API, Application Programming Interface’in Türkçesi ile Uygulama Programlama Arayüzü’nün akrostişi ile ortaya çıkan ve günümüzde yoğun şekilde hayatımızda yer alan olmazsa olmazımız bir terimdir.
Peki ihtiyaç nereden çıktı, neden uygulama programlama arayüzleri kullanıyoruz?
Bildiğiniz üzere kullanıcı arayüzleri (ui, user interface) üzerinden veriler sunar ve formlar vs. aracılığıyla veriler alırız. Buraya kadar her şey çok güzel fakat ya bu verilerin bir uygulamadan başka bir uygulamaya aktarılması ya da ui ile veri sunma/alma katmanını ayırmak gerekirse ne yapacağız? (Örn: React,Flutter vs. uygulamanın bir web sunucusuna veri gönderip alması.)
Ya da uygulamamızda sunduğumuz işlevlerin dışarıdan kullanılmasını istiyorsak ne yapacağız?
İşte tam olarak bu soruların oluşması ile genellikle stateless (durum tutmayan) olacak şekilde kullanıcı arayüzü olmayan ve metin şeklinde girdi alıp çıktı sunan API’ler doğdu ve hayatımıza girdi.
Yani eğer bir veriyi başka bir uygulamadan almamız ya da başka bir uygulamaya aktarmamız gerekiyor ise ve bunu bir kullanıcı arayüzü olmadan (M2M, makineden makineye) otomatik olacak şekilde yapmalıysak, kesinlikle bir API servisi ve bunun entegrasyonuna ihtiyacımız vardır.
API servisleri genellikle HTTP protokolü üzerinden yakın geçmişte SOAP fakat günümüzde REST mimarisi ile hazırlanmaktadır. WebSocket üzerinden de API servisi sunmak mümkündür.
Mikroservis mimariler için uygunluğu ve daha bir çok faydası ile yakın zamanda servislerin HTTP/2 üzerinden gRPC vs. çözümler ile yer değiştireceğini düşünüyorum.
API’nin ne olduğunu ve neye çözüm ürettiğini anladığımıza göre artık jsonplaceholder.typicode.com/guide/ bağlantısı üzerinden örnek bir API servisinin dökümanına ve kullanım örneklerine ulaşabilirsiniz.
Peki ya bir API servisi hazırlamak istiyorsak?
İşte tam olarak bu soru işaretini yanıtlamak için en az 50 makale yazmam ve saatlerce izlenilecek videolar hazırlamam gerekir. O nedenle bu makaleyi sizin açınızdan API’nin keşifi kapsamında sınırlıyor ve sizi www.google.com/search?q=how+to+create+api+service bağlantısına yönlendirmeyi çok daha faydalı buluyorum.
Eğer API servisi hazırlama serüveninizde takıldığınız ya da sormak istediğiniz bir konu olur ise dilediğiniz zaman probleminizi en açık şekilde belirttiğiniz bir e-posta gönderebilirsiniz.
Bu makaleyi okuduktan sonra API denildiğinde ya da bir yerde gördüğünüzde; makinelerin birbirleri ile konuşması gerektiğini, ortada bir servis olduğunu ya da olması gerektiğini kavramış olarak bulduysanız gönül rahatlığı ile kahve arası verebilirsiniz 🙂
Auto scaling planlarınızın doğru yapılandırıdığı, load balancerlarınızın sizi üzmediği,WAF’ın size tad kaçıracak alarmlar göndermediği ve %99.9 uptime sahip service discovery sorunları yaşamadığımız API servisleri hazırladığımız günlerde görüşmek üzere…
